uykusuzluk-tedavisi

Uykusuzluk – Uyku Apnesi – Uyku Bozuklukları

Hayatının 3’te 1’ini kapkaranlık bir hücrede, hiç bir şey yapmadan geçirmek zorunda kalan bir insanı düşünün. Bu insanın yaklaşık 75 yıl yaşadığını varsayarsak, 25 yılını hücrede geçirecek demektir. Karanlıkta, hiç bir şey yapmadan geçirilen 25 yıl. Ne muazzam bir zaman kaybı değil mi? Oysa bu insan, bu 25 yılda neler yapardı neler. Aslında bu hikaye çokta iyi tanıdığınız birinin hikayesi; Sizin hikayeniz. Uykusuzluk – Uyku Apnesi – Uyku Bozuklukları başlığı altında sizlere uykunun vücut için önemi ve etkisinden bahsedeceğim.

Başlayalım.

Amerikan Ulusal Uyku Vakfı‘nın yaptığı çalışmalara göre 5 yaşına kadar ki hayatımızın yarısı uykuda geçmektedir. İlerleyen yıllar ile beraber bu süre giderek kısalmaktadır. Tüm hayatımıza baktığımızda ise ömrümüzün 3’te 1’i uykuda geçmektedir.

Peki neden uyumak zorundayız?

Hayatımızda neden böyle bir zaman kaybı var? 1950’lere kadar insanlık, uyku sırasında beynin kendini kapadığına inanıyordu. Şuan ki bilgilerimizle biliyoruz ki durum hiçte öyle değil. Temel anlamda uyku sırasında gün içinde öğrendiğimiz bilgilerin pekiştirilmesi ve bunların uzun süreli depolanması söz konusudur. Aynı zaman da vücut için gerekli onarıcı düzenlemelerde uyku sırasında gerçekleşir.

Az uyumanın öğrenme güçlüğüne, görme bozukluklarına, baş ağrısı ve mide sorunlarına yol açtığı bilinmektedir. Aynı zamanda kilo artışı ve soğuk algınlığına yatkınlığı arttırmaktadır. Duygusal açıdan dengesiz davranışların oluşmasına neden olmaktadır. Bir çoğunuz bu durumu tecrübe etmişsinizdir. Az uyumak zorunda kaldığınız dönemleri hatırlamaya çalışın. Hani arkadaşlarınıza kendinizi ifade etmek için kullandığınız bir benzetme vardır ya: “Kafam sepet gibi oldu.” diye. Denilen doğrudur aslında, ama kafanız çöp sepeti olur. Nasıl mı?

bebek-uyku
Bebek uyku

İnsan beyni vücudun sadece %2’sini oluşturmasına rağmen, sahip olunan enerjinin yaklaşık %20’sini sadece tek başına kullanır. Yani beyinde muazzam bir çalışma ve enerji kullanımı söz konusudur. Enerji kullanımında iki parametre çok önemlidir: Enerji sağlayacak besin ve enerji sağlanımından sonra oluşacak atıkların atılması. Bu kadar çok enerji harcayan organın muhtemelen çok da fazla atığı olacaktır. Peki bu atıklar nasıl atılacak?

Vücudumuzda lenf sistemi bu işi çok iyi bir şekilde yapmaktadır ama beynimiz için durum biraz daha farklıdır. Beynin içerisindeki boşluklarda ve çevresinde beyin omurilik sıvısı denilen temiz ve berrak bir sıvı bulunmaktadır. Bu sıvı beynin içerisine giden damarların dış yüzeyi boyunca hareket ederek beynin bir çok bölgesine ulaşır. Daha sonra damarların dış yüzeyinden hücreler arasına geçen bu sıvı buradaki atık maddelerin temizlenmesini sağlar. Bu sırada beyin büzüşür, sıvının akışı ve temizlenme işi daha kolay hale gelir. Böylelikle beyin tam anlamıyla yıkanmış, temizlenmiş hale gelir.

Asıl şaşırtıcı olan durum ise, bu temizlenme işlemi sadece uyuyan beyinde meydana gelir. Tam olarak bu nedenle, uyku eksiliği sonucu oluşan ve temizlenemeyen atıklar, bir çok negatif semptomun oluşmasına sebep olur. Özetle uyku, beyninizin sizinle uğraşmayı bırakıp, kendi bakımıyla ilgilendiği bir dönemdir. Bu temizliğin beyne ne kadar iyi geldiğini hafta sonu hepimiz deneyimleriz. Saat alarmı olmadan, kendi kendinize kalktığınız o hafta sonlarını anımsayın. Kendinizi zinde hissedersiniz. Çünkü kafanızdaki çöp sepeti boşaltılmıştır. Belki de hafta sonlarını çok sevmemizin altında yatan en önemli etken budur.

Uykusuzluk – Uyku Apnesi – Uyku Bozuklukları başlıklı yazımızın sonuna geldik. Bir sonraki yazıya kadar esenle kalın.

1 Yorum var “Uykusuzluk – Uyku Apnesi – Uyku Bozuklukları

  1. Beynin tek başına %20 enerji kullandığını bilmiyordum! Muazzam bir rakam. Bir günde depoladığımız ve yaktığımız enerji miktarı düşünüldüğü zaman %20’nin fiziksel olarak hiç hareket etmeyen bir organ tarafından kullanılması çok düşündürücü 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

karar-verme Önceki Yazı Karar Alma
kisisel-egitim Sonraki Yazı Kişisel Gelişim ve Farkındalık